Hafta başı Sevgili Taner Özdeş “ 50 Yaş Gözüyle” kitabını yolladı.

Özenle yazılmış satırlardan ve satır aralarından yarım asırlık deneyimlerini

keyifle okudum.

Yaş günüm olduğunu bilmeden gönderdiği kitapta benim de

bazı şeyleri sorgulamama neden oldu.

 

Çok sevdiğim ve katıldığım bir söz ile başlamış;

“ Bir yere varmak için önce kendine uğramalı insan…

İnsanın gideceği bütün yollar kendinden geçer”

 

Her zaman en iyiyi yapmaya çalışan insan

belki de en az kendisine uğruyor, en az kendisini sorguluyor.

Kendisini sorguladığını sandığı çabaların çoğunda aslında yargılıyor.

Diğer bir deyişle yargıladığını sanıyor ama sıklıkla cezalandırıyor.

 

Sanırım hedeflenen iyi kavramında bir kargaşa var,

teknoloji çok hızlı gelişiyor ama ne yazık ki insanlık aynı hızda gelişmiyor.

 

Seçimlerimizin ve davranışlarımızın iyi olduğuna inanmak istiyoruz.

Kendi seçimlerimiz ile ilgili başkalarını ikna etmeye ve inandırmaya çalışıyoruz.

Bu nedenledir ki başkalarını ikna edebilmek için önce kendimizi ikna ediyoruz.

Diğer bir deyişle başkalarını kandırabilmek için önce kendimizi kandırıyoruz.

 

Hayatımızı (hatalarımızı) kabul edilebilir yapma anlamında,

olayları kendi kabul penceremizden yorumluyor,

kendimizin fabrika ayarları ile oynuyoruz.

Kendimizde en önemli deformasyonları kendimiz başlatıyoruz.

 

Yaşamaya ihtiyacımız var, öğrenmek ve anlayabilmek için,

yaşamaya ihtiyacımız var, keyif alabilmek için.

Anlamaya ve öğrenmeye ihtiyacımız var, yaşayabilmek için.

 

Yaşlanıyoruz, yaş alıyoruz.

Her yeni yaşta öğrenmemiz ve anlamamız gereken şeylerin sonsuzluğunu fark ediyoruz.

Ve her yeni yaşta “zamanla –yaşamak” arasındaki alanımızın

giderek daha da daraldığının farkına varıyoruz.